Coronovirüs hayatımıza girdi, herkesi bir düşünce aldı..Herşey eskisi gibi kalır mı? Bir çok kimsenin dediği gibi, İsa Öncesi (İÖ/BC) ve İsa’dan sonra (İS/AD) benzeri bir Corona Öncesi (CÖ/BV) -( BC tartışmalı bir tesadüf olacağı için BV) ve Corona Sonrası (CS/AC) benzeri tarihsel dönüşüm yaşanacak mı ? Gidişata ve yapılan matematiksel model hesaplamalarına bakılırsa bu virüsün insan vücudundan olmasa bile ürkütücü bir hastalık olarak aklından çıkması önümüzdeki 12-18 ay içinde olacak.. O zamana kadar da yukarıdaki sorular ve benzerlerine belki tam olarak cevap veremeyeceğiz ama bireylerin ve toplumların hangi alanlarda nasıl değişeceklerine, özel ve kamusal yaşamın nasıl şekilleneceğine, bireyler ve devlet arasındaki ilişkilerin nasıl olacağına dair daha fazla veri oluşacak ve sorulara daha dayanaklı cevaplar üretme imkanı olacak.
Aslında, bu olası değişimler üzerinde düşünmeye başlamadan önce, işi kolaylaştırmak için, coronavirüs krizinin insanların kafasında oluşan düşünceleri ve bunların yarattığı ikilemleri bir gözden geçirmek faydalı olur : Virüsün ortaya çıkışı konusu ile başlayalım. Virüsün Çin’den çıktığını biliyoruz ama merak edilen coğrafi olarak nereden çıktığı değil..İnsan yapısı mı ? Yoksa Tabiat’ın bir ürünü mü ? Dolayısı ile, önce, İnsan – Tabiat, hatta, İnsan – Cosmos düşünceleri yeniden canlandı. Virüsün bir biyolojik silah olarak insan yapısı olması olanağı işin içine ve düşüncelerimize teknoloji, dolayısı ile bilim boyutunu da sokuyor..Eğer, denildiği gibi, Çin’in liderliğini yaptığı meşhur 5G teknolojisinin işin içinde bir parmağı varsa teknoloji faktörünün önemi daha da artıyor..İnsanın aklına, ister istemez, bilim ve teknolojinin insan ve tabiatı tahrip edici bir şekilde kullanılmasına nasıl izin verildiği sorusu geliyor, insan – bilim, bilim – teknolojileri ilişkileri düşündürücü oluyor ve ciddi ikilem konuları haline dönüşüyor..
Tabii, tüm bunlar asırlardan beri tartışılan “İnanç”a ilişkin düşünce ve tartışmaları da tekrar gündeme getiriyor. Coronavirüsün nereden çıktığına ilişkin düşüncelerin ötesinde, virüse karşı nasıl mücadele edileceği konusunda ülke üst yönetimlerinde başlayan ve sokaktaki adama kadar uzanan düşünce ve görüşler bu hususu daha da kuvvetlendiriyor. İlk çıktığı günlerden itibaren virüse karşı savaşta inanç temelli mücadele ve direniş görüşlerinin bazı ülke üst yöneticileri tarafından kuvvetli bir şekilde savunulması ve tavsiye edilmesi yalnızca virüsün nereden geldiği değil, virüse karşı nasıl mücadele edileceği boyutunda da “dinsellik-bilimsellik” ikilemini, dolayısı ile de, tartışmalarını gözler önüne seriyor.
Tabii, iş buradan, ister istemez, toplumların siyasi sistemlerine, oradan da iktisadi ve sosyal modellerine uzanıyor..Zaten Coronavirüs gelip dünyayı vurmadan çok önce, özellikle 2008 krizinden sonra küresel boyutta kapitalizmin çöküşü, eşitsizliğin artışı, sosyal devletin etkisizleştirilmesi, sosyal demokrasinin gerilemesi, hukuksuzluğun artması, insan hakları ihlallerinin yaygınlaşması, otoriter rejimlerin yükselmesi gibi konular insanların kafasını kurcalamaya başlamış idi. Coronovirüs tecrübesi bu karmaşık ve birbiriyle iç içe geçmiş sorunlara yeni boyutlar ekleyecek mi, sorunları insanlık namına kısmen de olsa giderici çözüm veya oluşumlara yol açacak mı? Yoksa, bazılarının dillendirdiği gibi sorunları insanlık için olumsuz yönde daha da mı derinleştirecek ?..Yeni normal hayata dönüldüğünde ikilemleri daha belirgin bir şekilde algılayacağız…İnşallah insanlık bir de “savaş – barış” ikilemi yaşamaz…
https://www.project-syndicate.org/commentary/will-covid19-remake-the-world-by-dani-rodrik-2020-04–utm–source=Project+Syndicate+Newsletter&utm_campaign=17ea3246af-sunday_newsletter_12_04_2020&utm_medium=email&utm_term=0_73bad5b7d8-17ea3246af-104920561&mc_cid=17ea3246af&mc_eid=3cf822bd35